11 Mayıs 2018 Cuma

Maydanoz Eğrelti Otu


maydanoz eğrelti otu hakkında kısa bilgi ile ilgili görsel sonucu


Eğrelti otu, eğrelti otugiller familyasındandır. Boyu 120 cm’e kadar çıkabilmektedir. Çoğalmasını, yapraklarının alt kısmında bulunmakta olan küçük ve kahverengi spor tanecikleri ile gerçekleştirmektedir. Kumlu yerlerde yetişmesinin yanı sıra kökü oldukça kalın yapıdadır. Kökü zehirlidir. Bu sebeple kullanılacağı zaman azami ölçüde dikkatli olmak gerekmektedir. Kökünün dış kısmı siyah içi ise beyazdır.

Eğrelti Otu Çeşitleri: Venüz Saçı, erkek eğrelti otu, kartal eğreltisi, geyik dili, kaya eğreltisi bilinen çeşitleri arasındadır. Erkek eğrelti otu tıp alanında kullanımı yaygın olan çeşididir.


Eğrelti Otu Hakkında Kısa Bilgi: Eğrelti otunun yapraklarının iç kısmında, spor keseleri bulunmaktadır.  Birçok çeşidi ve cinsi bulunmakta olan bu bitki, damarlı ve çiçeksiz bir bitkidir. Genellikle tropikal bölgelerde ağaçsı bir yapı ile karşımıza çıkarken daha ılıman bölgelerde otsu olarak karşılaşılmaktadır. Eğrelti otunun kök sapları toprak altındadır. Yaprak yapısı; ince uzun ve çok parçalı şekildedir.


Erkek eğrelti otu, iri yeşil demetler halindedir ve silisli olan topraklarda yetişmektedir. Üzerinde hem erkek hem de dişi gametler taşımaktadır. Türkiye’de yaygın olarak Kuzey Anadolu kısmında yetişmektedir.


Eğrelti otunun en yaygın olarak bilinen faydası; bağırsak solucanlarını ve tenyalarını düşürmeye yardımcı olmasıdır. Bilhassa kancalı kurtlara ve tenyalara karşı etkilidir.
Memeli basur ve varis sorunlarında oldukça etkili sonuçlar verdiği bilinmektedir.
Kalp çarpıntısı sorunu yaşayan kişilerde, bu sorunun giderilmesine yardımcı olur.
Boğaz ağrılarına iyi gelip balgam söktürücüdür.
Cilt kanserine karşı kullanımı vardır. Bunla ilgili özellikle cilt kanseri için eğrelti otunun özütavsiye edilir.

Mercan Ağacı

Mercan Ağacı ile ilgili görsel sonucu

Türkçe Adı: Mercan ağacı 

İngilizce Adı: Coral tree

Familyası: Fabaceae


Fiziksel Özellikleri: Anavatanı Güney Amerika’nın doğu kesimleri olan bu yaprağını döken ağaç 5-6 m boy ve en yapar. Kenarları dişsiz oval şekilli mumsu yaprakları koyu yeşildir. İlkbahar başlangıcında yapraklar oluştuktan sonra kırmızı renkli çiçekler açar. Dalların uçlarında demet şeklinde yer alırlar. Çevresel şartlara bağlı olarak çiçeklenme sonbahara kadar devam eder. Ömrünü tamamlayan çiçeklerin budanarak bitki üzerinden uzaklaştırılması yeniden çiçeklenmeyi sağlar. Meyveler fasulyemsidir ve zehirlidir. 


Yetişme İstekleri:


Işık: E. crista galli güneşli yerlerden hoşlanır. Yazların çok sıcak geçtiği yerlerde yarı gölge mekanlara dikilmelidir. Dona karşı hassastır ama yine de düşük sıcaklıklarda yetişebilir. Dondan zarar görmesi halinde ise kendini toparlayarak eski halini alır.


Su: Su isteği fazladır, sıcak ve kurak geçen mevsimlerde haftada iki kere sulama isteyebilir. 


Toprak: Her tür toprakta yetişir.


Üretim: Tohumla üretilir.


Peyzaj Mimarlığında Kullanımı: E. crista galli göz alıcı çiçekleri ve yapraksız hali ile oldukça enteresan olan görüntüsünden dolayı tropik etkinin verilmesi gereken bütün peyzajlarda kullanılabilir. Soliter olarak kullanımı, açık bir mekanın ortasında ya da köşelerinde, görüntüsünü etkileyecek diğer gösterişli bitkilerden uzak dikildiği zaman uygundur. Ayrıca gruplar halinde dikildiğinde, özellikle deniz kenarlarındaki parklarda, güneşten korunmayı sağlar ve estetik açıdan ilginç görüntüler yaratır. Ev bahçelerinde tek olarak kullanımı tavsiye edilir. Altına pittosporum, gardenia, agave ve yer örtücüler dikilerek desteklenmesi daha iyi bir kompozisyon oluşturur. Şehir parklarında arka planda koniferlerden oluşturulmuş bir fon eşliğinde göze daha yakın olan ve etkisinin doğrudan fark edilebileceği giriş noktalarına dikilmeleri tavsiye olunur.

Dezavantajları: Meyveler içindeki tohumlar zehirlidir.


Süsen


Süsen

Süsen; Türlü renkte çiçekler açan bir süs bitkisidir. Susam da denir. Birçok türleri vardır. Orkideyi andıran çiçekleri de beyaz, sarı, mor gibi türlü renkte olur.

Süsenin kökü yumru biçiminde olanları gibi, soğanlı olan türleri de vardır. Yumru köklülerin bu yumruları ayrılıp ağustos-eylülde, ya da baharda yeni yerlerine dikilir. Yalnız, bir bitkiden ancak dört yıl geçtikten sonra yumru almalıdır. Soğanlı süsenler eylül-aralık ayları arasında dikilir.

Süsen çok su istemez, hafif kumlu, hattâ kuru topraklarda bile yetişir. Havadar, güneşli yerleri sever, bunun için, çoğunlukla güneşe karşı duvar diplerine dikilir. Hiçbir emele istemeden gelişip çiçek açar.

Üretmek için soğan almak isteniyorsa yaz sonunda, süsen artık çiçek açmaz olunca, dibe yakın bir yerden kesmeli, birkaç hafta sonra da, soğanlar kurumaya başlayınca, topraktan çıkarmalıdır. Bu soğanlar kuru, karanlık bir yerde saklanır, kuru kuma da gömülebilir. Soğanlar toprakta bırakılırsa ertesi bahara kendiliklerinden üreyip çoğalırlarsa da, bu durumda kökler pek sıkışık, saplar girift bir hal alır, çiçekler iyi gelişemez.

Süsen çok dayanıklı bir çiçektir. Vazolarda da günlerce diri kalabilir.

Raffelesia Çiçeği


nesli tükenen bitkiler ile ilgili görsel sonucu

Rafflesia 1818 yılında Endonezya’daki yağmur ormanlarında Joseph Arnold tarafından keşfedilmiş. Bu muhteşem çiçek dünya üzerinde sadece Endonezya’nın Borneo ve Sumatra adaları ile Tayland’da bulunan Khao Sok Milli Parkı’nda yaşıyor.

Rafflesiaceae familyasından bir bitki olan Rafflesia’nın çiçeğinin genişliği 1 metreyi bulabiliyor. Dünyanın en büyük çiçeği ağırlığıyla da şaşırtıyor zira bu çiçeklerin ağırlı da 11 kiloya kadar çıkabiliyor.


Rafflesia keşfedileli 200 sene olduysa da yapılan araştırmalar bu dev bitkinin ilk kez 46 milyon yıl önce ortaya çıktığını ortaya koymuş. İlk ortaya çıktığında yalnızca 2 milimetre büyüklüğünde çiçek açan Rafflesia dünya üzerinde bulunduğu milyonlarca yıl içinde gittikçe büyüyerek bu hali almış ve büyümeye de devam edeceği düşünülüyor.


Bu çiçeğin bir özelliği de kötü kokması. Çiçek açtığında çok kötü bir koku yayan Rafflesia çiçeğine bu kokusu nedeniyle ceset çiçeği de deniliyor. Aslında bu koku bizler için kötü olsa da dev çiçeğin neslini sürdürmesini sağlıyor çünkü bu koku sayesinde polenlerini yayacak olan böcekleri kendine çekiyor.


Dünyanın en büyük çiçeğinin çiçek açması tam 1 hafta sürüyor ve çiçek tam olarak açıldıktan sonraysa 1 hafta içinde ölüyor. Yani bu muhteşem çiçeğin ömrü yalnızca 2 hafta. Rafflesia her ne kadar kötü koksa da bu insanların ilgisini çekmesine engel olamıyor. Dünyanın en büyük çiçeği unvanını taşıması sebebiyle açması tüm dünyada heyecanla bekleniyor ve bu nadide çiçeğin açışına şahit olanlar ve daha da önemlisi ömrü kısacık olmasına karşın yakından görme şansını yakalayanlar tabi ki kendilerini ayrıcalıklı hissediyorlar.

Kar Çiçeği


Kar Çiçeği

Kar çiçeği (Eranthis hyemalis), düğün çiçeğigiller (Ranunculaceae) familyasından çok yıllık bir bitki türü. Erken çiçeklenmesi nedeniyle 16. yüzyıldan bu yana yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Anavatanı Güneydoğu Avrupa ve Batı Asya'dır. Türkiye'de de doğal olarak yetişmektedir. Ayrıca Kuzey Amerika'da iyi bilinen bir türdür.

1300-1800 m yükseltilerde nemli yaprak döken ormanlarla çayırlık alanlarda yetişir. Avrupa'nın tümünde süs bitkisi olarak geniş ölçüde yetiştirilmektedir. Bu amaçla parklarda, yol kenarlarında ve yerleşim yerlerine yakın bölgelerde dikimi yapılır.

Kar çiçeği 5-20 cm yüksekliğinde dik gövdesinden çiçeklenen yumrulu otsu bitkidir. Sarı renkli tekli çiçekleri 2-3,5 cm çapında ve kupa biçimindedir. Çiçeği dış yanında gelişen yapraklar elsi yapıda 3-5 lopludur. Çiçeklenme erken baharda yani Şubat-Mart aylarında gerçekleşir. Folikül meyve tipi görülür.

Mavi Yıldız


Mavi Yıldız.png

Doğadaki son örnekleriyle varolma çabasını sürdürüyor…Doğal Hayatı Koruma Derneği ve Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Mavi Yıldız'ı korumak için işbirliği yapıyor. Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin nesli çok tehlikedeki türler arasına aldığı Mavi Yıldız korunmaya çalışılıyor.

Mavi yıldız Koruma Projesi çalışmaları Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) ve Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi işbirliğinde Haziran 2006’da başladı. Projede, İstanbul’un ve Türkiye’nin en nadir bitkilerinden biri olan mavi yıldızın doğal yaşam alanlarında (in-situ) korunması, yeri dışında (ex-situ) üretime alınması ve doğal yaşam alanlarında (habitat) çoğaltılması amaçlanıyor.


Mavi yıldız, Türkiye’nin kuzeybatısı ve Yunanistan’da yalnızca bir kaç yerde doğal olarak yetişen mavi çiçekli bir bitki. Türkiye’de Bursa ve Balıkesir ovaları ve İstanbul’da yalnızca bir kaç yerde, Yunanistan’da bir havzada sınırlı olarak yetişiyor. Doğal yaşam alanları olan mevsimlik su basar orman açıklıkları ve meralarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Mayıs-Haziran aylarında çiçeklenen bu çok nadir bitkinin odunsu gövdesi yaklaşık 60 cm’ye kadar boylanır. Mavi yıldız Zakkumgiller familyasından (Apocynaceae) olup, yaprakları ve çiçekleri zakkuma benzer.   


Mavi Yıldızın IUCN Tehlike Kategorisi: Cr [Vahim (Çok tehlikede)] 
IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği) bitki ve hayvan türlerinin karşı karşıya bulundukları tehlikelere göre sınıflandırılabilmesi için tehlike kategorileri ve bu amaçla da bir kriterya hazırlamıştI.  Her ülke nesli tehlike altında bulunan bitki ve hayvan türlerini bu kategorilere ve kriteryaya göre listelemekte (Kırmızı Kitap) ve bu listeyi düzenli olarak güncellemekte. Türkiye’de böyle bir liste ilk kez 1989 ve ikinci kez de  “Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı” (Ekim ve ark.) adıyla 2000 yılında yayımlanmıştı. 




Likya Orkidesi


İlgili resim

Likya orkidesi, Kaş orkidesi olarak da bilinen bu orkide Dünyada sadece Antalya’nın Kaş ilçesinde bulunmaktadır. Ne yazık ki tükenme tehlikesi altında bulunan bu güzel bitkiden, 250 den az birey bulunmaktadır. Bunlarda bir mezarlıkta bulunuyor. Akdeniz Üniversite, Antalya Orman Bölge Müdürlüğü ve Kaş Orman İşletme Müdürlüğünün işbirliğiyle yürütülen proje kapsamında Likya Orkidesi koruma altına alındı. Sadece bu orkideyi değil, ülkemizde yetişen diğer orkide türleri de korunma altına alınmaya çalışılmaktadır.

Ülkemizde yaklaşık olarak 170 orkide türü bulunmaktadır. Likya orkidesi de bunlardan biri. Bu türün azalma nedeni ise doğadan aşırı miktarda toplanmasıdır. Salep olarak bildiğimiz içeceğin ana maddesi, orkidelerin köklerinin öğütülüp toz haline getirilmesi ile yapılmaktadır. Likya orkideleri, diğer orkideler gibi salep tozu elde etmek için doğadan toplanılıyor. Aşırı toplanması da bu türün tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmasına neden oluyor. Aynı zamanda hayvanların orkidelerin bulunduğu alanlarda otlatılması da ayrı bir etken. Ülkemizde her yıl tüm türlerden yaklaşık yüz milyon orkidenin doğadan toplandığı tahmin ediliyor. Araştırmacılar, ülkemizdeki pek çok orkide türünün tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu, ancak şu anda en tehlikedeki türün Likya orkidesi olduğunu söylüyor.


Likya orkidelerini korumak amacıyla yürütülen proje kapsamında, orkidelerin yaşadığı alan koruma altına alınmış. Alan çitlerle çevrilerek hayvanların burada otlamaların ve orkidelerin toplanmaları engellenmiştir. Ayrıca bölge halkı Likya orkidesi hakkında bilgilendirilmiş ve bitkinin tohumları Türkiye Tohum Gen Bankasında koruma altına alınmıştır. Likya orkidesi, 10-12 yıllık bir süre içerisinde yetişkin hale gelebiliyor. Üremesi için uygun alan ve şartların yerine gelmesi gerekiyor. Rakımı 500 metrenin altında olan yerlerde yetişebilen Likya orkidesi, ilk yaprağını en erken 5 yıl içinde açabiliyor.

Yarasa Çiçeği


yarasa çiçeği
Nadir bulunan türlerden biri olan Yarasa Çiçeği, özellikle yarasa şeklindeki çiçekleri ile farklı bir görünüme sahiptir.Latince ismi tacca olan, sıcağı seven bir bitki türüdür.  Tacca sıcak iklimleri sever ve soğuk havalarda iç mekana alınması gereken bir bitkidir. Hem dış hemde iç mekanlarda yetiştirmek için uygundur.Öncelik ile tohum ekim dönemi olarak mutlaka sıcak havalar seçilmeli (27-30 dereceler arasında)toprak ısısıda yüksek olmalıdır. Büyüdükçe bir kap seçilerek temizliği yapılır ve yarı yayarıya olacak şekilde torfveperlit karıştırılır, bir miktar su eklenerek nemli hale getirilir.Tohumlar çimlenmeye başlayıp ilk yapraklarını verdiğinde 7,5cm çaplı bir saksıya şaşırtma yapıyoruz sonrasında ise kökler burada gelişiyor.Daha ayrıntılı çimlendirme ve yetiştirme bilgileri,tohumla birlikte gönderilecektir.



İstanbul Nazendesi


İstanbul Nazendensi

İstanbul nazendesi (Lathyrus undulatus Boiss.): Adını İstanbul'dan alan bu endemik bitkinin de İstanbul'daki yaşam alanları büyük tehlike altındadır. İnsan etkisinin kendisini gösterdiği alanlarda diğer bitkilerle rekabet edemeyen ve sadece doğal ortamlarda ve orman kenarlarında bu endemik türün de yayılış alanları her geçen gün azalmaktadır. Son derece görsel çiçeklere sahip olan bu bitki, aslında süs bitkisi olarak da yaygın bir şekilde kullanma potansiyeline sahiptir. Bu bitkinin süs bitkisi olarak değerlendirilmesi, endemik bitki kavramının da gelişmesine katkı sağlayacaktır. Şu unutulmamalıdır ki, bu türün süs bitkisi olarak kullanılsa dahi doğal ortamlarının korunması ve doğadaki devamlılığının mutlaka sağlanması gereklidir.


Yeraltı Orkidesi,


Yeraltı orkidesi (Rhizanthella gardneri)

Bu ilginç orkide bütün ömrünü yer altında geçiriyor. Çiçeklerini bile yer altında açıyor. Mayıs-Haziran aylarında krem ve kırmızı renklerde açan çiçekler etrafa keskin bir koku yayıyor. Avusturalya’nın batısında, süpürge çalılarının yetiştiği bir bölgede görülen bu bitkide klorofil olmadığı için güneşten enerji alamıyor. Onun yerine çalı bitkisinin köklerinde yaşayan bir mantara parazitlik yaparak besleniyor. Bu bitkinin sayısının 50’den az olduğu düşünülüyor.

Sürahi Bitkisi

Attenborough sürahi bitkisi (Nepenthes Attenboroughi)

Filipinler’in Palavan bölgesindeki bir dağın tepesinde yetişen bu etobur bitkiden bugün sadece birkaç yüz tane kaldığı sanılıyor. Çanak şeklindeki gövdesinde biriktirdiği sıvıya giren hayvanlar bir daha kurtulamıyor. 30 cm büyüklüğündeki bu çanaklara böcekler ve sıçanlar düşüyor daha çok. Bu bitkiyi 2007’de Hristiyan misyonerlerin uyarısı üzerine bölgeye giden botanikçiler keşfetti ve doğa programlarıyla bilinen ünlü İngiliz yayıncısı David Attenborough’nun ismi verildi.

Baobab Ağaçları


BAOBAB AGACLARI ile ilgili görsel sonucu

Baobab Ağacı; Yeryüzünün en geniş gövdeli ağaçlarındandır. Maymunekmeği de denir. Daha çok Afrika, Madagaskar ve Avustralya’da yetişir, on kadar türü vardır. Afrika’da çok rastlanan bir türünün, boyu 10-20 metre olduğu halde, gövdesinin çevresi 50 m. ye yakındır.

Baobablar ayrı taçyapraklı ikiçenekli bitkilerden, ebegimecigillerdendir. Yaprakları çok uzun saplıdır. Çiçek saplarının uzunluğu da bir metreye yaklaşır. 15 santimetre uzunluğundaki beyaz çiçekleri daha çok gülhatmiye benzer, Meyveleri 30 cm. kadar uzunluktadır, içinde unlu gibi etli bir kısım vardır. (Bundan dolayı maymunekmeği denilmiştir.) Bunun içinde de fındık iriliğinde tohumlar bulunur.

Baobab çok uzun ömürlü bir ağaçtır. Yılın büyük bir kısmını yapraklarını dökmüş olarak geçirir. Gövdesinin içerisi oyuk olduğundan bazı yerli halk bu gövdelerin içinde oturur. Taze yapraklarını yerliler sebze olarak da yerler. Bu ağacın 10 santim kalınlığındaki kabuğu önceleri kinin yerini tutan bir ilaç olarak kullanılırdı. Bugün kabuklarının liflerinden çok dayanıklı halatlar yapılır, Hindistan’da da fil heybeleri yapımında faydalanılır. Ayrıca kağıt da yapılır. Çok hafif olan kerestesi de çeşitli işlerde kullanılır.

Sığla


Sığla hakkında uzun bilgi ile ilgili görsel sonucu

Sığla Ağacı Nedir?


Not: Anadolu’nun endemik ağaçları arasında olan ve pek çok alanda kullanılan, bir hammadde olarak oldukça pahalı olan Sığla Ağacı’nın nesli tükenmektedir.


Bilimsel adı: Liquidambar orientalis

Diğer isimler:Amber Ağacı, Günlük Ağacı


Sığla ağacı, Acıfındıkgiller ( Altingiaceae ) ailesine mensup, Anadolu’nun endemik sayılabilecek türleri arasındadır. Milyonlarca yıldır, Türkiye Coğrafyası üzerinde varlığını sürdüren bir ağaçtır. Daha çok ılıman, sulak ve bataklık alanları ( subtropikal ) tercih eden, kumlu ve asidik toprakları seven bir ağaçtır. Günlük ağacı ve Amber ağacı olarak da bilinir. Dünya üzerinde sadece Çin, Amerika’nın bazı bölgeleri ve Türkiye’de yetişmektedir. Antalya, Muğla, Aydın ve Burdur gibi Batı-Güneybatı Anadolu kesiminde yetişir. Güneybatı Anadolu’ya yakın konumda bulunan Rodos Adasında da Sığla Ağacı doğal olarak bulunur. Özellikle Fethiye ve Dalaman Çayı boyunca doğal olarak yetişir.


Sığla Ağacı Nerelerde Kullanılır? Sığla Ağacının Özellikleri Nelerdir?

Sığla Ağacı; parfümeri, kozmetik, ilaç, peyzaj ve tıp alanlarında kullanılmaktadır. Ayrıca kabuklarının güzel kokusu nedeniyle tütsü ve parfümeride kullanılır. Oldukça dayanıklı bir ağaçtır ve çok kolay sürgün alınabilir. Öyle ki kurumuş yada çürümeye yakın dallar bile uygun koşullarda sürgün verebilmektedir. Sığla Ağacı’nın boyu 40 metreye kadar ulaşabilir ancak genel olarak 20 metre boylarındadır. 300 yıl kadar yaşayabilir.


Günlük ağacı olarak da bilinir. Günlük denmesinin nedeni, Hristiyan kültüründe belli günlerde yapılan ayinlerde tütsüsünün kullanılmasındandır. Sığla Ağacını asıl önemli kılan faktör ise kabuklarından elde edilen ve “Sığla Yağı” olarak bilinen maddedir. Yılın belli zamanlarında ağaçların gövdelerinin çizilmesi sonucu akan sıvıdan sığla yağı elde edilmektedir.  Detaylı Bilgi için: Sığla Yağının Faydaları 


Sığla yağı eski tarihlerden beri bilinen ve o zamanlarda önemli bir ticaret malzemesi olarak kullanılan bir yağdır. Ayrıca Sığla yağının parazit düşürücü, cilt iltihaplarını iyileştirici etkileri olduğuna inanılmıştır. Evliyaçelebi’nin seyahatnamesinde ise bu yağın, o dönemler Cüzzam hastalığını tedavi etmek amacıyla kullanıldığı belirtilir. Ayrıca eski zamanlarda, Mısır’da mumyalama işlemlerinde kullanılmış, ayrıca Mısır kraliçeleri tarafından parfüm olarak da kullanılmıştır.


Sığla yagi (Styrax Liquidus) icerisinde; tarcin asidi, styracin, Styrol ve Storesinol gibi maddeler bulunmaktadur. Bu maddeler, çeşitli mantar hastalıkları ve uyuz gibi sorunlara karşı kullanılır ve antiseptik etkileri bilinmektedir.

Sığla Yağı’nın parfümeride çok aranan bir yağ olması hem güzel kokması hem de parfümcülüğün en önemli noktalarından biri olan kalıcılığı arttırması açısından önemlidir.

Konya Gaşağı

Konya Gaşağı
konya gaşağı ile ilgili görsel sonucu
Bir peygamber çiçeği türü. "konya gaşağı" yerel adıyla tülüşah' bilimsel adı ise "centaurea iconiensis"dir. cennet vatanmın yok olmak üzere olan 3000 bitki türünden biri. yok olmak üzere olan bitkilerin sığınma evi olan tema bu bitkiye de el atıp koruma projesi hazırlamış ve uygulamıştır.

 İlk defa bilim dünyasına 1981 yılında Bozkır-Seydişehir karayolunun 25’inci kilometresinde ( Ortakaraören Kasabası civarı ) rastlanılmıştır.Daha sonra Karaman’ın Kılbasan Köyü ve Madenşehri Köyünde ( Binbirkilise ören yeri ) rastlandı. Yapılan araştırmalar neticesinde gaşağ hem hayvan yemi olarak hemde evlerin damlarında izalasyon malzemesi olarak kullanıldığı ortaya çıkarılmıştır.


Çorak Gülü



Çorak Gülü.png
Çorak gülü Tuz gölü çevresinde,karada yaşayan bitkidir. Çiçekleri genelde pembe renklidir ve miniciktir. Genelde Tuz Gölü gibi yerlerde yetişir. Bu gibi yerlerde yetişmesinin nedeni ise çorak bölgeleri sevmesidir. Nesli tükenmek üzeredir. Ama daha koruma altına alınmamıştır..

Sevgi Çiçeği


Sevgi Çiçeği

ÇiHalk arasında yanar döner, gelin düğmesi, türbe ya da kırmızı peygamber çiçeği olarak da bilinen sevgi çiçeği dünyada yalnızca Ankara`nın Gölbaşı ilçesi Hacı Hasan Köyü yakınında yetişmektedir. Nesli, tarım ilaçları yüzünden yokolma tehlikesi ile karşı karşıya kalınca Bern Sözleşmesi kapsamında koruma altına alınmıştır. İlk kez 1848 yılında Rus bilim insanı Pierre de Tchihatcheff tarafından Afyonkarahisar yakınındaki Mehmetköy`de bulunan çiçek artık Afyonilinde görülmemektedir.













    
 

Narin Acı Çiğdem



Narin Acı Çiğdem.png
















 Ülkemizde daha çok Karadeniz Bölgesi’nde görülür. Sarı ve pembe renklerinde görülebilen acı çiğdem, yaz ortalarında eflatun rengine bürünür. Doğu Anadolu Bölgesi’nde de görülen bu bitki türü, zehirli olduğundan, toplanarak yenilmemelidir. Ancak tohumları şifalı olan ve romatizma gibi hastalıklar üzerinde olumlu etki yapan acı çiğdem (güzçiğdemi) bitkisinden farklı şekillerde yararlanılabilmektedir. Zehirli bir bitki türü olan ve kendiliğinden yetişen acı çiğdem, toplanılarak yendiğinde, vücutta beklenmeyen reaksiyonların oluşumuna neden olabilir. Bu nedenle özellikle çocukların bu bitkiyi direkt olarak tüketmesini önlemek son derece önemlidir.

Acı Çiğdemin Faydaları

Doğru miktarda ve uygun şekilde kullanıldığında romatizma hastalıklarına karşı iyi gelir. Kas ve eklem ağrıları üzerinde de yapıcı etkisi olan acı çiğdemin faydaları, bu bitkinin fazla ya da yanlış tüketilmesi durumunda, zehirli maddelere dönüşebilir.

Sindirim sistemini düzenleme görevi yapan acı çiğdem, idrar söktürücü özelliğinin yanı sıra, kabız sorununa da iyi gelir.  Dikkatsizce kullanılmaması gereken acı çiğdem (güzçiğdemi), doğrudan tüketildikten sonra, olumsuz etkilere yol açtığı takdirde, acil olarak hekime başvurulmalıdır.
Acı çiğdemin faydaları arasında, sindirim sistemini düzenleme görevi yer aldığı gibi, bu bitkinin uzun süreli olarak tüketilmesi kansızlık sorununun tetiklenmesine neden olur. Dolayısıyla acı çiğdem, kısa süreli olarak ve doğru miktarda tüketilmesi gereken bir bitkidir.
Acı Çiğdem Zehirlenmesi

Yanlış ya da aşırı tüketime bağlı olarak gerçekleşen zehirlenme vakalarında vakit kaybetmeden doktora başvurmak gereklidir. Acı çiğdem bitkisi nedeniyle zehirlenen bireylerde, kusma ya da halsizlik gibi sorunların yanı sıra; salya ya da kanama görülebilir. Olumsuz bir etki ile karşılaşıldığına, acilen acı çiğdem (güzçiğdemi) tüketimi durdurulmalı ve bir hekime başvurulmalıdır. Acı çiğdemin faydaları vücut açısından oldukça önemli olduğu gibi bu bitkinin aşırı miktarda tüketimi, ciddi sorunların oluşmasına yol açabilmektedir.

İntihar Palmiyesi


İNTİHAR PALMİYESİ ile ilgili görsel sonucu

Bilim adamları Madagaskar'da çiçek açtıktan sonra kendi kendini öldüren dev bir palmiye ağacı türü keşfetti.

Sadece Afrika'nın doğusundaki adanın kuzeybatı ucunda görülen ağaç türünün varlığını bölgedeki köylüler uzun süredir biliyordu. Ancak 20 metre uzunluğa, beş büyüklüğündeki yapraklara sahip olan ve uydu fotoğraflarında bile görülebilen ağacın bugüne dek çiçek açtığı hiç görülmemişti.


Botanik bilimci Mijoro Rakotoarinivo önce ağacın en ucunda kuşkonmazı andıran çok uzun bir dal oluştuğunu birkaç hafta sonra da bu dalın yayılmaya başladığını ve daha sonra ağacın çiçek açtığını belirtti.


100 yıl kadar yaşabilen ağaç yüzlerce küçük çiçekle kaplandıktan sonra da çöküp, öldü.


Bilimadamları ağacın çiçek açarken çok fazla enerji harcadığı için öldüğünü düşünüyor.


Ağacın büyüklüğü ve çiçek açtıktan sonra ölmesi kadar, nasıl olup da Madagaskar'da bulunduğu da bilimadamlarını şaşırttı.


Çünkü bölgede 100'den az adet kaldığı belirtilen tür, altı bin kilometre uzaklıktaki Asya kıtasında bulunan palmiye ağaçlarıyla benzeşiyor.


Madagaskar adasının Hindistan'dan koptuğu 80 milyon yıl öncesinden bu yana türün önemli bir evrim geçirmesinin muhtemel olduğu belirtiliyor.


Ağacın ve tohumlarının satışının bölge halkı için yeni bir gelir kaynağı olması da umuluyor.

Siklamen



Siklamen


Güzel görünümü ve hoş kokusu ile evlerde yetiştirilmek üzere fazlaca tercih edilen siklamen çiçeği, Avrupa ülkelerinde İran Menekşesi adı ile bilinmektedir. Çok fazla çeşidi olan siklamen çiçeği serin ve nemli bir ortamları sever.
Birçok renkte görülmesi mümkün olan siklamen çiçeği, evde yetiştirilmesi zor ve ciddi bir bakım gerektiriyor olsa da, görüntüsü ve kokusu çok hoş olduğundan birçok yerde sıkça tercih edilmektedir.

Siklamen çiçeği özenli bakım gerektiren bir çiçektir ve sulama suyunun mutlaka oda sıcaklığında olması gerekmektedir. Kış aylarında siklamen çiçeklerinin sadece bir kez sulanması yeterli olurken yaz aylarında sulama sayısı haftada iki kereye çıkarılmalıdır. Rüzgar ve güneşten direkt olarak olumsuz etkilenebilecek olan siklamen çiçeği olabildiğince serin ve nemli ortamlarda bulundurulmalıdır.


Golf Topu

Golf topu (Mammillaria herrerae)

Bu küçük beyaz renkli kaktüs bitkisi anımsatmasından ötürü golf topu olarak isimlendirilmiştir.Minik pembe çiçekleri sebebiyle bitki üreticilerinin gözdesi oldu ve yasal olmayan yollarla toplanmaya başlandı.Bundan ötürü son 20 yılda bu bitki sayısında %95 düşüş yaşandı.Dünyanın en az bulunan 9 bitkisi arasında yerini almaktadır.Meksika'nın Queretaro dağlarında yetişen bu bitki şu an koruma altına alınmış durumdadır.




Erzincan Süt Otu


 

İlmi adı “poligala”dır, sütotugillerdendir. Bu bitkinin kökü yılankavi bükük, çiçekleri beyaz ve kırmızımtırak renktedir. Hekimlikte kullanılan yeri kökleridir. Emzikli kadınların sütünü ziyadeleştirir. Balgamı söktürerek göğsü yumuşatır.

Nezleleri ve bronşitleri izale eder. Bundan başka idrarı söktürmek ve vücuttan zehirlerin dışarıya atılmasına yardım etme hassası vardır. 10 gram poligala kökünü bir litre suda çay gibi haşlayarak bundan çorba kaşığı ile içilirse, çok faydası görülür. Eczanelerde tozu, hülâsası ve şurubu vardır.



Bitkilerin Önemi

Merhaba.

Ben Bursalı Bloggerların Açtığı Bir Web  Sitesiyim

Size Bitkilerin Önemini Ve Nesli Tükenme Tehlikesi Yada Nesli Tükenen Bitkileri Göstereceğim Haydi Başlayalım...:)


Bitki Dünyası Bitkiler yeryüzünde yaşamın anahtarıdır. Bitkiler olmasaydı pek çok canlı organizma yaşamını sürdüremezdi; çünkü üstün yapılı yaratıklar, yaşam biçimleriyle, besinlerini doğrudan yada dolaylı olarak bitkilerden sağlarlar. Oysa pek çok bitki, gerekli besinlerini güneş ışığından yararlanarak kendisi üretmektedir.Bitkilerin varlığı yeryüzündeki canlılığın devamı için vazgeçilmezdir. Bu cümlenin taşıdığı önemin tam olarak kavranabilmesi için şöyle bir soru sormak gerekir: "İnsan yaşamı için en önemli unsurlar nelerdir?"
Bu sorunun cevabı olarak akla elbetteki oksijen, su, besin gibi temel ihtiyaç maddeleri gelir. İşte tüm bu temel maddelerin yeryüzündeki dengesini sağlayan en önemli faktör yeşil bitkilerdir. Bundan başka yine yeryüzündeki ısı kontrolünün sağlanması, atmosferdeki gazların dengesinin korunması gibi, sadece insanlar için değil bütün canlılar için son derece büyük önem taşıyan başka dengeler de vardır, ki bütün bu dengeleri sağlayanlar da yine yeşil bitkilerdir.
Yeşil bitkilerin faaliyetleri sadece bunlarla sınırlı değildir. Bilindiği gibi yeryüzündeki yaşamın ana enerji kaynağı Güneş'tir. Ancak insanlar ve hayvanlar, güneş enerjisini doğrudan kullanamazlar, çünkü bünyelerinde bu enerjiyi olduğu gibi kullanabilecekleri sistemler yoktur. Bu yüzden güneş enerjisi de ancak bitkilerin ürettiği besinler aracılığıyla, kullanılabilir enerji olarak insanlara ve hayvanlara ulaşır. Hücrelerimiz tarafından kullanılan enerji ham maddelerinin tümü, gerçekte bitkiler aracılığıyla bize taşınan güneş enerjisidir. Örneğin çayımızı yudumlarken aslında güneş enerjisi yudumlarız, ekmek yerken dişlerimizin arasında bir miktar güneş enerjisi vardır. Kaslarımızdaki kuvvet gerçekte güneş enerjisinin farklı formundan başka bir şey değildir. Bitkiler güneş enerjisini bizim için karmaşık işlemler yaparak bünyelerindeki moleküllere depolanmışlardır. Hayvanlar için de durum insanlardan farklı değildir. Onlar da bitkilerle beslenir ve bu sayede onların enerji paketleri haline getirerek depoladıkları güneş enerjisini kullanırlar. 
Bitkilerin kendi besinlerini kendilerinin üretebilmelerini ve diğer canlılardan ayrıcalıklı olmalarını sağlayan ise, hücrelerinde insan ve hayvan hücrelerinden farklı olarak güneş enerjisini doğrudan kullanabilen yapıların bulunmasıdır. Bitki hücreleri bu yapıların yardımıyla, güneşten gelen enerjiyi, insanlar ve hayvanlar tarafından besin yoluyla alınacak enerjiye çevirirler ve formülü yapılarında saklı olan çok özel işlemlerle, besinlere bu enerjiyi depolarlar. Bu özel işlemlerin tümüne birden fotosentez denir.

Bitkiler olmasaydı...
Bitkiler olmasaydı ne hayvanlar ne de insanlar var olabilirdi. Çünkü yeşil bitkilerin, su, suda çözünmüş tuzlar ve hava gibi organik maddeleri, bütün öbür canlılar için gerekli olan şeker ve nişasta gibi organik bileşiklere dönüştürme yeteneği vardır (fotosentez). 
Bitkilerin, zengin bir besin deposu olmanın ötesinde birçok yararı vardır. Güzel görünümleriyle doğayı süsleyen bitkiler, fotosentez sırasında karbondioksit  alıp oksijen açığa çıkardıklarından, insan ve hayvanların solunumu için bitkilerin varlığı çok önemlidir. Ayrıca kökleriyle toprağı tutarak erozyonu (toprak kayması) önlerler. Bitkilerden yakacak, kağıt, kereste, zamk, boya, ilaç, reçine, kauçuk, bitkisel yağlar ve dokumacılığın ham maddesi olan bitkisel lifler gibi, birçok değerli ürünler elde edilebilir. 
Bitkilerin önemi
İnsanlar bitkilerin kök , gövde , yaprak , çiçek , meyve ve tohumlarından yararlanır.

Buğday, arpa, yulaf, pirinç, mısır gibi bitkilere tahıl  adı verilir. Bunlar insanlar için önemli bir besin kaynağıdır.
Nohut, bakla, mercimek, bezelye, fasulye gibi bitkilere baklagiller adı verilir. Bu bitkilerin tohumlarını besin olarak kullanırız.
Soğan, lahana, domates, biber, salatalık, gibi bitkilere sebze adı verilir. Patates, havuç, turp, yer elması gibi bitkilerin kök ve gövdelerinden besin maddesi olarak yararlanırız.
Elma, armut, incir, portakal, limon, şeftali, muz gibi bitkileri meyve olarak yeriz. Sanayide kullanılan bitkiler de vardır. Ayçiçeği, soya fasulyesi ve pamuk tohumlarından yağ elde edilir. Zeytinden de zeytinyağı elde edilmektedir.
Çay, kahve, ıhlamur, nane, kekik, tarçın, papatya gibi bitkilerin yaprak ve tohumları içecek olarak kullanılır.
Şeker pancarı ve şeker kamışından şeker elde edilir. Menekşe, lale, gül, papatya gibi süs bitkileri park ve bahçelerde yetiştirilir. Bu bitkiler çevremizin güzellik kaynağıdır.
Ayrıca çam, ceviz, meşe, gürgen gibi pek çok odunsu gövdeli ağaçtan kereste elde edilir.







Çiğdem

Çiğdem
Çiğdem
.

Çiğdem bitkisi çiçeklerini korumak için geceleri ya da kötü havalarda kapanır, güzel ve güneşli havalarda ise güzelliklerini sergiler. Eşsiz görünümü ile insanları kendine hayran bırakan bu çiçek ayrıca ülkemizde çiğdem pilavı, çiğdem aşı ve çiğdem sütlüsü gibi yemeklerde kullanılır. Çiğdem tüketiminin acil olarak denetim altına alınması gerekmektedir.

Güney Avrupa ülkelerinde ve Orta Asya’da yetişen bir ilkbahar çiçeğidir. Özellikle dağlarda, çimenlerin arasında çıkar. Bahçelerde ve parklarda özel olarak da yetiştirilir İlkbaharda, karlar erimeye başlar başlamaz, ilk beliren bitkilerden biri de çiğdemdir.
Çiğdem, soğandan yetişen bir bitkidir. Sapı kalın ve kısadır, yaprakları geniş çimen yapraklarına benzer. Çiçek küçük bir lale biçimindedir, altı yapraklıdır. En çok sarı, eflâtun ve beyaz renklerine rastlanır.
Çiğdem, eski Yunanlılar zamanından beri yetiştirilen ve sevilen bir çiçektir. Hatta Yunan mitolojisinde bir hikayesi vardır Bu hikâyeye göre su perisine aşık olan küçük Yunanlı bir çocuğu, tanrılar çiğdem çiçeği haline getirmişlerdir.

Çiğdemin bir de son baharda yetişen bir türü vardır. Bu tür en çok İran’da görülür. İlaç yapımında, pastaların, şekerlerin renklendirmesinde, zerdede kullanılan safran, sonbaharda çıkan çiğdemin tohumlarından elde edilmektedir. Çiğdem, bir çeneklilerin zambakgiller familyasındandır.

Acacia anegadensis


Acacia anegadensis

Akasya (Acacia), Baklagiller familyasından genellikle hep yeşil yapraklı ve dikenli ağaç ya da ağaççık cinslerine verilen ad.
Başta Avustralya olmak üzere (300 tür) sıcak ılıman ve yarı tropikal bölgelerde kendiliğinden yetişen 600 türü içerir.
Son zamanlarda,orman agaçlandırılması çalışmaların da ülkemiz de Çam ağacı ile birlikte dikilmektedir,fazla suya ihtiyacı yoktur.(Süs Akasyaları hariç.)
Odunu sert ve sağlamdır.
Çok değişik biçimleri bulunan akasyanın 
çiçekleri genellikle sarı, bazen beyaz ya da kırmızı renkte, başak ya da toparlak baş biçimindedir; erkek organlar çok sayıda ve çıkıntılıdır. Meyve baklamsıdır. Yapraklar, kimisinde tüysü bileşik, kimisinde, özellikle Avustralya'da yetişen türlerin çoğunda yeşil lam halinde yaprak sapı biçimindedir; bu da onlarda terlemeyi önemli ölçüde azaltır. Acaci heterophylla türündeyse bu özelliklerin tümünün bir arada görülür.
Birçok akasya türü (en başta A.decurrens, gümüşi akasya (A. dealbata), A.baileyana, A.longifolia) bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir.
"Kadıhindi" denen bir madde, Çin'de ve Birmanya'da A.catechunun odununun suda kaynatılmasıyla hazırlanır. Kadıhindi deri sepelemesinde, kumaş boyamada ve tıpta kullanılır. Akasyanın bazı türleri ise, özellikle A.arabica ve A.senegal, hücre erimesiyle oluşan ve halk arasında "arap zamkı" adıyla anılan bir zamk verir. Tanenbakımından zengin olan akasya kabukları dericilikte kullanılır. Akasyanın Afrika'nın Sahel ve Sudan - Sahel bölgelerinde yetişen bazı türlerinin (A.albida ve A.seyal) yaprakları ve badıçları geviş getiren hayvanlarca yenir. İki akasya türünde (A.sphaerocephala ve A.fistula) karınca toplulukları barınır.

BAZI TÜRLERİ
Kıbrıs akasyası (Acacia cyanophylla)
Gümüşi akasya
 (Acacia dealbata)Yarran (Acacia homalophylla)
Senegal akasyası (Acacia senegal)

Bitkilerin Önemi

Merhaba. Ben Bursalı Bloggerların Açtığı Bir Web  Sitesiyim Size Bitkilerin Önemini Ve Nesli Tükenme Tehlikesi Yada Nesli Tükenen Bitkil...